SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SUNNE BAHSİ

<< 4732 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْعَلَاءِ أَنَّ أَبَا أُسَامَةَ أَخْبَرَهُمْ عَنْ عُمَرَ بْنِ حَمْزَةَ قَالَ قَالَ سَالِمٌ أَخْبَرَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَطْوِي اللَّهُ السَّمَاوَاتِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ يَأْخُذُهُنَّ بِيَدِهِ الْيُمْنَى ثُمَّ يَقُولُ أَنَا الْمَلِكُ أَيْنَ الْجَبَّارُونَ أَيْنَ الْمُتَكَبِّرُونَ ثُمَّ يَطْوِي الْأَرَضِينَ ثُمَّ يَأْخُذُهُنَّ قَالَ ابْنُ الْعَلَاءِ بِيَدِهِ الْأُخْرَى ثُمَّ يَقُولُ أَنَا الْمَلِكُ أَيْنَ الْجَبَّارُونَ أَيْنَ الْمُتَكَبِّرُونَ

 

Abdullah İbn Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:

 

"Allah kıyamet gününde gökleri dürer (sonra) sağ eline alır sonra: Mülkün yegane ve hakiki sahibi benim nerede (o dünyadaki) zalimler ve Nerede (o malları ve mülkleriyle) büyüklük taslayanlar? buyurur. Sonra da yerleri dürüp eline alır."

 

(Hadisin bundan sonraki kısmını) İbnu'l-Ala (şöyle) rivayet etti: (Yerleri de) diğer eline (alır) sonra Mülkün hakiki sahibi benim. Nerede (o) zalimler, nerede o büyüklük taslayanlar?" buyurur.

 

 

İzah:

Bahari, rikak; Müslim, münafikûn; İbn Mâce, mukaddime; zühd; Ahmed b. Hanbel, III 32.

 

Bu bab, Sünen-i Ebu Davud'un nüshaların­dan sadece bir tanesinde yer almaktadır.

 

Aslında Allah'ın sıfatlarını inkar eden Cehmiyye ve Mutezile'nin bu gö­rüşlerini reddeden bu babdaki hadislerin yeri bu mevzudaki hadislerin toplandığı 19 numaralı babdır. Bu mevzu ile ilgili hadisler o babda top­landığı halde aynı mevzuu ile ile ilgili bu iki hadisin burada ayrı bir bab halinde toplanması herhalde katiplerin hatası sonucu olmuştur.

 

Mevzumuzu teşkil eden bu hadis, Buhari'nin Sahih'inde "Yüce Allah kıyamet gününde yerleri parmağının üzerine alır, gökleri de sağ eline alır sonra Mülkün hakiki sahibi benim buyurur" şeklinde; İmam-ı Ahmed'in Müsned'inde ise; Nebi (s.a.v.) bir gün minberde: "Allah'ı gereği gi­bi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer tamamen onun avucu için­dedir, gökler de sağ elinde durulmuştur. O, onların ortak koştukla­rından uzak ve yücedir."[Zümer 67] ayet-i kerimesini okudu ve elini bir iç tara­fını bir dış tarafını göstermek suretiyle hareket ettirerek şöyle diyordu: " (O gün) Cenab-ı hak kendi şerefini ve yüceliğini dile getirerek yegâne bü­yük, yegâne mülk sahibi, yegâne izzet ve kerem sahibi benim." buyurur. Mânâsına gelen lafızlarla rivayet etmişlerdir.

 

Müslim'in Sahih'inde ise bu hadis, şu manaya gelen lafızlarla rivayet edilmiştir:

 

"Allah (C.C.) gökleriyle yerleri iki eliyle tutacak ve: Allah benim, mülkün gerçek sahibi benim" (diyecek. Nebi bunları) dedi ve parmaklarını yumup açtı. Hatta minbere bir baktım ki kımıldıyordu. Ken­di kendime: "Acaba Rasûlullah (s.a.v.) minberden düşecek mi? dedim.

 

İmam-ı Nevevi*nin açıklamasına göre, Hz. Nebiin ellerini açıp kapaması kıyamet gününde Allah'ın yaratıklarım huzurunda kolayca top­lamasını temsili olarak anlatmak için olabilir.

 

Minberin titremesine gelince, Hz. Nebiin bu konuşmayı yapar­ken şiddetli hareketinden olabileceği gibi, minberin işittiği sözlerin şidde­tiyle harekete geçmiş olması da mümkündür. Bilindiği gibi hadis-i şerifte $cçtr\ "sağ eline alır, dürer" gibi kelimeler hakiki manasını sadece Al­lah'ın bilip de kulların anlamaktan aciz kaldığı müteşabih kelimelerden­dir. 4729 numaralı hadisin şerhinde de açıkladığımız gibi Selef-i Salih bu gibi kelimeleri te'vil etmekten kaçınmış, bu kelimelerin ifade ettiği zahi­ri manalara inanmakla beraber keyfiyyetini Allah'a havale etmekle yetin­mişlerdir.

 

Ancak daha sonra imanlara zaaf arız olduğundan bu gibi kelimeleri Kur'an'ın ruhuna uymayan fasit tevillerle tevil ederek ümmetin saf akidesi­ni bulandırmak isteyen kötü niyetli kişilerin çıkacağından endişe eden ha­lef uleması bu gibi kelimeleri Kur'an'ın genel hükümlerine uygun olarak te'vil etmekte zaruret görmüşler ve bu şekilde te'vil etmişlerdir.

 

Kadı lyaz'ın da ifade ettiği bu hadiste geçen kelimeler; Allah bütün yaratıklarını huzurunda toplar, anlamında kullanılmışlardır.

 

Kıymetli müfessirierimizden Muhammed Hamdi efendiye göre, bura­da geçen "yemin" "dürmek" "kabza" gibi kelimeler Allah'ın kuvvet ve kudretinin temsil ve tasviri için getirilmişlerdir.

 

Görülüyor ki bu hadis-i şerifte Allah Melik, Cebbar, ve Mütekebbir gibi sıfatlarla anılmaktadır. Bu bakımdan bu hadis-i şerif, "sıfatların vücudu teüddüd-i kudemayı (ezeli varlıkların çoğalmasını) gerektirir." diyerek Allah'ın sıfatlarım inkar eden Mutezile ve Cehmiyye'yi reddetmektedir.

 

Hadisin bu bab ile ilgisi de burasıdır.

 

Hadisin bu bab ne ngısı uc burasıdır.

 

Oysa Allah'ın ilim, kibir, semî, basar gibi sıfatlarla muttasıf olması, as­la teaddüd-i kudemâyı gerektirmez. Çünkü bu kelimeler masdardırlar. Masdarın zamanla ilgisi olmadığı gibi, hariçte de bir vücudu yoktur. Du­rum böyle olunca teaddüd-i kudema söz konusu olamaz.